Usta öykücülerimizden Sabahattin Ali'nin üçü de birbirinden anlamlı hikayelerinden oluşan Üç Öykü çok kıymetli bir eser. Ancak ben bu üçünden Ayran adlı hikâye üzerine odaklanmak istiyorum. Çünkü eğer Sabahattin Ali’nin bu hikâyesi bir şiirle yorumlanacak olsaydı Akif’indizeleri çar çabuk yetişirdi imdada:
Mahşerde mi biçarelerin, yoksa felahı?
Cani geziyor dipdiri… Can vermede masum.
İsyanım öyle bir raddeye gelmişti ki hakkı ödenmeyen
çocuğun suskunluğu karşısında… Sanırım Bam Telini Sızlatan Öyküler Seçkisi
hazırlasam Ayran’ı en başa alırdım. Katı gerçekliğin şiirsel bir tonla okuruna
sunulduğu bu anlatımla okura varoluşunu sorgulatıyor. Bu sorgulamada ilk aklıma
gelen insanın ancak gerçek bir açlıkla terbiye olacağı düşüncesiydi. Hasan
adeta bir dervişti çünkü. Yaşının da boyunun da yetmediği bir manevi makamda
oturuyordu aslında. Kabaca evlatlarımıza ve çevremize “nimetin kadrini bilin!”
nutukları attığımız, hatta bu nutukları yediğimiz bir devrin insanlarıyız. Marksist
bir dünya görüşünü sırtlamış yazarın elinden çıkma bu öykü de adeta okuruna
özüne dön çağrısı yapıyor bana göre.
Bu öykünün hemen ertesinde bir avm turu yapmış olmam,
etkisini bine katladı diyebilirim. Tüketim çılgınlığı müritlerinin her katını
ayrı tavaf ettiği alışveriş merkezi, taze ayrıldığım sefalet tablosunun öteki
yüzüydü. Afallamam, ortama uyum sağlamam dakikalarımı aldı. Sersem gibiydim.
Oğlumun her isteği gözümde devleşiyordu.“ Açlığa alışmış olan midesinin hafif
ezilmelerine kulak asmadan” geçimini sağlamaya çalışan Hasan hâlâ kafamın
içinde bir yerlerdeydi. Her değerlendirmemde değindiğim gibi bu hikayede de edebiyatın
eşsiz tecrübeler koleksiyonundan yararlanmış olmanın hazzı var içimde. Belki bir
peronda ayran satan çocukla karşılaşma ihtimalim milyonda bir. Ancak üç beş
sayfalık bir metin sayesinde hem bu çocukla yolum kesişiyor, hem de içindeki hâl
yüreğimdeki ezilmeyi öyle bir çaresizliğe taşıyor ki tarifi mümkün değil.
“Ulan sen hakkını helal etseydin be!” diye
satırları yarıp perona fırlamayı, adamı pencereden aşağı çekmeyi çok istedim. Yaptığı yanına kâr kalmasın, durakların birinde
başına bir dert gelsin diye bekledim. Ama elbette yazar okuruna bu konforu
sunmayacaktı. Benimki yersiz beklenti, onunki kaskatı bir gerçeklikti. Hasan’ın
hakkını savunmayı, o biçareye sıcak bir kucak olabilmeyi, başını okşayıp
“Korkma ben varım” repliğini sarf etmeyi diledim. Ama böyle de olmazdı. Çünkü
sefil dünyanın kanunu buydu. Yine de gönlüme sekinet veren ayrancı gibi nice
suskun savaşçının cennetin apayrı bir bölmesinde bizden çok daha fazla nimet
içinde olacaklarını düşlemem. Belki de adl-i ilahi budur.
Eser: Üç Öykü
Yazar: Sabahattin Ali
Resimleyen: Sedat Girgin
Sayfa Sayısı: 52
Yayınevi: Yapı Kredi Yayınları
Yaş: +
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder