6 Mart 2021 Cumartesi

YOK MUSUN EY ADL-İ İLAHİ?


Usta öykücülerimizden Sabahattin Ali'nin üçü de birbirinden anlamlı hikayelerinden oluşan Üç Öykü çok kıymetli bir eser. Ancak ben bu üçünden Ayran adlı hikâye üzerine odaklanmak istiyorum.  Çünkü eğer Sabahattin Ali’nin bu hikâyesi bir şiirle yorumlanacak olsaydı Akif’indizeleri çar çabuk yetişirdi imdada:

Mahşerde mi biçarelerin, yoksa felahı?

Cani geziyor dipdiri… Can vermede masum.

İsyanım öyle bir raddeye gelmişti ki hakkı ödenmeyen çocuğun suskunluğu karşısında… Sanırım Bam Telini Sızlatan Öyküler Seçkisi hazırlasam Ayran’ı en başa alırdım. Katı gerçekliğin şiirsel bir tonla okuruna sunulduğu bu anlatımla okura varoluşunu sorgulatıyor. Bu sorgulamada ilk aklıma gelen insanın ancak gerçek bir açlıkla terbiye olacağı düşüncesiydi. Hasan adeta bir dervişti çünkü. Yaşının da boyunun da yetmediği bir manevi makamda oturuyordu aslında. Kabaca evlatlarımıza ve çevremize “nimetin kadrini bilin!” nutukları attığımız, hatta bu nutukları yediğimiz bir devrin insanlarıyız. Marksist bir dünya görüşünü sırtlamış yazarın elinden çıkma bu öykü de adeta okuruna özüne dön çağrısı yapıyor bana göre.

Bu öykünün hemen ertesinde bir avm turu yapmış olmam, etkisini bine katladı diyebilirim. Tüketim çılgınlığı müritlerinin her katını ayrı tavaf ettiği alışveriş merkezi, taze ayrıldığım sefalet tablosunun öteki yüzüydü. Afallamam, ortama uyum sağlamam dakikalarımı aldı. Sersem gibiydim. Oğlumun her isteği gözümde devleşiyordu.“ Açlığa alışmış olan midesinin hafif ezilmelerine kulak asmadan” geçimini sağlamaya çalışan Hasan hâlâ kafamın içinde bir yerlerdeydi. Her değerlendirmemde değindiğim gibi bu hikayede de edebiyatın eşsiz tecrübeler koleksiyonundan yararlanmış olmanın hazzı var içimde. Belki bir peronda ayran satan çocukla karşılaşma ihtimalim milyonda bir. Ancak üç beş sayfalık bir metin sayesinde hem bu çocukla yolum kesişiyor, hem de içindeki hâl yüreğimdeki ezilmeyi öyle bir çaresizliğe taşıyor ki tarifi mümkün değil.

“Ulan sen hakkını helal etseydin be!” diye satırları yarıp perona fırlamayı, adamı pencereden aşağı çekmeyi çok istedim.  Yaptığı yanına kâr kalmasın, durakların birinde başına bir dert gelsin diye bekledim. Ama elbette yazar okuruna bu konforu sunmayacaktı. Benimki yersiz beklenti, onunki kaskatı bir gerçeklikti. Hasan’ın hakkını savunmayı, o biçareye sıcak bir kucak olabilmeyi, başını okşayıp “Korkma ben varım” repliğini sarf etmeyi diledim. Ama böyle de olmazdı. Çünkü sefil dünyanın kanunu buydu. Yine de gönlüme sekinet veren ayrancı gibi nice suskun savaşçının cennetin apayrı bir bölmesinde bizden çok daha fazla nimet içinde olacaklarını düşlemem. Belki de adl-i ilahi budur.

Eser: Üç Öykü

Yazar: Sabahattin Ali

Resimleyen: Sedat Girgin

Sayfa Sayısı: 52

Yayınevi: Yapı Kredi Yayınları

Yaş: +


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Çocuklar ve Büyükleri

ÇOCUKLAR ve BÜYÜKLERİ İlk yazımı blogumun ismine ilham olan Murathan Mungan'ın derlediği Çocuklar ve Büyükleri  üzerine yazmak istedim. ...