17 Ekim 2020 Cumartesi

EVET, ÇOK İYİ ÇİKOLATACA KONUŞURUM!


 


Bazı kitaplar vardır ki ismine vurulup alırsınız. İçeriğine bir bakmak ya da sayfalarında dolanmak o an oyalayıcı gelir. Ya da vazgeçmek istemediğiniz için kapıverirsiniz o sıra dışı kitabı. Cas Lester’in yazdığı Çikolataca Konuşur Musun?da benim için öyle bir kitap! Kapak tasarımının etkileyiciliğinden de bahsetmeliyim. Emojiler, kuş ve at figürleri, mutfak araç gereçleri, kalemler, cupcake ve lokum imajları gayet ahenkle birleşmiş. Kitap kapağının üzerinde ise iki kız çocuğunun kucaklaşması yer alıyor.

Dört çocuğu ve Brambe isimli bir köpeği ile yaşayan yazar, İngiltere’de çok sayıda çocuk kitabı yayınlamış. Çikolataca Konuşur Musun?  yazarın okuduğum ilk kitabı. Aslında bu kitaba sadece isminin özel oluşuyla ilgilenmedim. Mülteci hakları üzerine yaptığım araştırmalar sonucunda eriştim. İyi ki kurgusu gayet donanımlı, mülteci çocuk ve ailelerin neler yaşadığına ilişkin sağlam veriler sunan bu kitabı soluksuz okumuşum.

Kitabın ana karakteri Jaz. Nadima ise onun henüz İngilizce’yi bilmeyen Suriyeli arkadaşı. Esasında kitap ismini bu dil probleminden alıyor. Uzun bir süre bu iki arkadaş vücut ve emoji diliyle anlaşıyor. Görsel yazışmalar kitabın içeriğinde resmediliyor. Aradaki sevimli yanlış anlaşılmalara sesli güldüğünüzü fark ediyorsunuz.


Nadima bilinenin aksine Kürt bir genç kız. Ben Arapça kelimeler görmeyi beklerken Kürtçe diyaloglarla karşılaşınca açıkçası şaşırdım. Sahi ya, Suriye’de çok çeşitli ırklar var. Bu gerçeğe uyandım önce. Ardından Nadima’nın ailesi bıraktıkları ülkelerinde göz kamaştırıcı bir şeker dükkânına sahipken savaş nedeniyle bir anda beş parasız kalırlar. İngiltere’deyse Türk lokumu yaparak geçinmeye çalışırlar.

Kitabın yirminci bölüm başlığı “ Spas Dikum!” yani Teşekkür Ederim. Bölüm sonu cümleleri ise çok çarpıcı: “Arabada cadde boyunca giderken diğer evlere baktım ve bunun garip olduğunu düşündüğümü hatırladım. Onlar da herkes gibi sıradan bir caddede, sıradan bir evde yaşayan sıradan insanlardı. Ama herkes gibi değillerdi, değil mi? Nadima’nın hikayesi sıradan değildi değil mi? Ve kimse bilmiyordu.”

Jaz’ın bakış açısıyla okuduğumuz satırlar onun girişimci ruhunu ve bu uğurda sarf ettiği çabayı komik kılıyor. Nadima’ya odaklandığı satırlardaysa ona yardım etmek isterken nasıl bir çuval inciri berbat ettiğini okuruz. Bağış Haftasında toplanan parayı ona ve ailesine adamak istemesi, Nadima’yı çok kırar. Aralarına giren soğukluğun telafisi ise Nadima’ya verdiği Best Friends Forever bilekliği ile olur. Birlikte eski birkaç fotoğrafa baktıklarında ise Nadima bir aile albümleri olmadığını açıklar. Savaş bombaları nedeniyle yaşadığı tramvayı gözyaşları içinde Jaz’a anlatır. Jaz ise “Annem de dedemin cenazesinde ağladı. Ama hiç kimsenin böyle ağladığını görmemiştim. Kimsenin canının bu kadar yandığını görmemiştim.”der.

Havai fişeklerin Nadima’yı neden korkttuğunu anladığımız satırlar çok üzücü: “ Bomba gibi olmak. Bomba ve silah. Işık ve bam, ışık ve pat pat pat!”

 

Kitabın sonlarına doğru ise iç ısıtan bir merak söz konusu. Jaz, Best Friends Forever yani Sonsuza kadar En İyi Arkadaşlar tanımlamasının Kürtçesini öğrenir: Hevalê baş ê her demê!




Sonrasında büyük bir Suriye haritasından Nadima ve ailesinin İngiltere’ye gelene kadar dört gün boyunca yürüdüklerini okuruz. Bir adam Nadima’nın babasına onları Avrupa’ya giden bir bota götürebileceğini söyler. Bütün paralarını alır ve Nadimalar bir sürü insanla küçük bir bota binmek zorunda kalırlar.

“Sen ve Nadima’nın çok büyük bir dil engelini aşıp arkadaş olmanızın harika bir şey olduğunu düşünüyorum. Gerçekten.” diyen öğretmenleri her iki genç kızın çabasını över. Böylece kitabın sonuna gelmiş, harika bir dostluğun bütün engellere rağmen mümkün olduğunu hatırlamış oluruz.

Eserin sonunda ise birbirinden lezzetli üç tarif bizi bekliyor. Jaz ve Nadima’nın Çikolatalı Türk Lokumu, Nadima’nın Annesinin Mükemmel Fettuşu, Jaz’ın Muhteşem Ton Balıklı Makarnası.

Mülteci meselesi üzerine yazılmış bu kitap bence meramını okura gayet net geçiriyor. Her bölümü ayrı heyecanla okutmayı başaran yazarın anlatımı ve kurgusu bu ciddi meseleyi hayatlarımıza nasıl davet edebileceğimizin yollarını sunuyor. Kitaba ilişkin eleştireceğim bir noktaysa şu: Evet, tutunabilmeyi başarmış mülteci vatandaşlar var, peki ya tutunamayanlar? Onların ahvali ya da duydukları destek ihtiyacı kitaba bir bölümde sızamaz mıydı? Nadima, kendisi için toplanan bağış paralarını reddedecek gururu koruyabildi. Ya bu gururu da yerle bir olmuş başka Nadimalar, Beşirler, Hasanlar nasıl kıyıya vurmadan su yüzüne çıkabilir?

 

Eser:Çikolataca Konuşur Musun?

Yazar: Cas Lester

İç Tasarım:Nur Kayalap

Dil: Çeviri- Dilara Baytekin

Sayfa Sayısı: 240

Yayınevi: Genç Timaş Yayınları


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Çocuklar ve Büyükleri

ÇOCUKLAR ve BÜYÜKLERİ İlk yazımı blogumun ismine ilham olan Murathan Mungan'ın derlediği Çocuklar ve Büyükleri  üzerine yazmak istedim. ...