Bazı kitaplar vardır ki ismine vurulup alırsınız. İçeriğine bir
bakmak ya da sayfalarında dolanmak o an oyalayıcı gelir. Ya da vazgeçmek
istemediğiniz için kapıverirsiniz o sıra dışı kitabı. Cas Lester’in yazdığı Çikolataca
Konuşur Musun?da benim için öyle bir kitap! Kapak tasarımının
etkileyiciliğinden de bahsetmeliyim. Emojiler, kuş ve at figürleri, mutfak araç
gereçleri, kalemler, cupcake ve lokum imajları gayet ahenkle birleşmiş. Kitap
kapağının üzerinde ise iki kız çocuğunun kucaklaşması yer alıyor.
Dört çocuğu ve Brambe isimli bir köpeği ile yaşayan yazar,
İngiltere’de çok sayıda çocuk kitabı yayınlamış. Çikolataca Konuşur Musun?
yazarın okuduğum ilk kitabı. Aslında bu
kitaba sadece isminin özel oluşuyla ilgilenmedim. Mülteci hakları üzerine
yaptığım araştırmalar sonucunda eriştim. İyi ki kurgusu gayet donanımlı,
mülteci çocuk ve ailelerin neler yaşadığına ilişkin sağlam veriler sunan bu
kitabı soluksuz okumuşum.
Kitabın ana karakteri Jaz. Nadima ise onun henüz İngilizce’yi bilmeyen Suriyeli arkadaşı. Esasında kitap ismini bu dil probleminden alıyor. Uzun bir süre bu iki arkadaş vücut ve emoji diliyle anlaşıyor. Görsel yazışmalar kitabın içeriğinde resmediliyor. Aradaki sevimli yanlış anlaşılmalara sesli güldüğünüzü fark ediyorsunuz.
Nadima bilinenin aksine Kürt bir genç kız. Ben Arapça kelimeler
görmeyi beklerken Kürtçe diyaloglarla karşılaşınca açıkçası şaşırdım. Sahi ya,
Suriye’de çok çeşitli ırklar var. Bu gerçeğe uyandım önce. Ardından Nadima’nın
ailesi bıraktıkları ülkelerinde göz kamaştırıcı bir şeker dükkânına sahipken
savaş nedeniyle bir anda beş parasız kalırlar. İngiltere’deyse Türk lokumu
yaparak geçinmeye çalışırlar.
Kitabın yirminci bölüm başlığı “ Spas Dikum!” yani
Teşekkür Ederim. Bölüm sonu cümleleri ise çok çarpıcı: “Arabada cadde
boyunca giderken diğer evlere baktım ve bunun garip olduğunu düşündüğümü
hatırladım. Onlar da herkes gibi sıradan bir caddede, sıradan bir evde yaşayan
sıradan insanlardı. Ama herkes gibi değillerdi, değil mi? Nadima’nın hikayesi
sıradan değildi değil mi? Ve kimse bilmiyordu.”
Jaz’ın bakış açısıyla okuduğumuz satırlar onun girişimci ruhunu ve
bu uğurda sarf ettiği çabayı komik kılıyor. Nadima’ya odaklandığı satırlardaysa
ona yardım etmek isterken nasıl bir çuval inciri berbat ettiğini okuruz. Bağış
Haftasında toplanan parayı ona ve ailesine adamak istemesi, Nadima’yı çok
kırar. Aralarına giren soğukluğun telafisi ise Nadima’ya verdiği Best Friends
Forever bilekliği ile olur. Birlikte eski birkaç fotoğrafa baktıklarında
ise Nadima bir aile albümleri olmadığını açıklar. Savaş bombaları nedeniyle
yaşadığı tramvayı gözyaşları içinde Jaz’a anlatır. Jaz ise “Annem de dedemin
cenazesinde ağladı. Ama hiç kimsenin böyle ağladığını görmemiştim. Kimsenin
canının bu kadar yandığını görmemiştim.”der.
Havai fişeklerin Nadima’yı neden korkttuğunu anladığımız satırlar
çok üzücü: “ Bomba gibi olmak. Bomba ve silah. Işık ve bam, ışık ve pat pat
pat!”
Kitabın sonlarına doğru ise iç ısıtan bir merak söz konusu. Jaz, Best Friends Forever yani Sonsuza kadar En İyi Arkadaşlar tanımlamasının Kürtçesini öğrenir: Hevalê baş ê her demê!
Sonrasında büyük bir Suriye haritasından Nadima ve ailesinin
İngiltere’ye gelene kadar dört gün boyunca yürüdüklerini okuruz. Bir adam
Nadima’nın babasına onları Avrupa’ya giden bir bota götürebileceğini söyler.
Bütün paralarını alır ve Nadimalar bir sürü insanla küçük bir bota binmek
zorunda kalırlar.
“Sen ve Nadima’nın çok büyük bir dil engelini aşıp arkadaş olmanızın
harika bir şey olduğunu düşünüyorum. Gerçekten.” diyen
öğretmenleri her iki genç kızın çabasını över. Böylece kitabın sonuna gelmiş,
harika bir dostluğun bütün engellere rağmen mümkün olduğunu hatırlamış oluruz.
Eserin sonunda ise birbirinden lezzetli üç tarif bizi bekliyor. Jaz
ve Nadima’nın Çikolatalı Türk Lokumu, Nadima’nın Annesinin Mükemmel Fettuşu,
Jaz’ın Muhteşem Ton Balıklı Makarnası.
Mülteci meselesi üzerine yazılmış bu kitap bence meramını
okura gayet net geçiriyor. Her bölümü ayrı heyecanla okutmayı başaran yazarın
anlatımı ve kurgusu bu ciddi meseleyi hayatlarımıza nasıl davet
edebileceğimizin yollarını sunuyor. Kitaba ilişkin eleştireceğim bir noktaysa
şu: Evet, tutunabilmeyi başarmış mülteci vatandaşlar var, peki ya
tutunamayanlar? Onların ahvali ya da duydukları destek ihtiyacı kitaba bir
bölümde sızamaz mıydı? Nadima, kendisi için toplanan bağış paralarını reddedecek
gururu koruyabildi. Ya bu gururu da yerle bir olmuş başka Nadimalar, Beşirler,
Hasanlar nasıl kıyıya vurmadan su yüzüne çıkabilir?
Eser:Çikolataca Konuşur Musun?
Yazar: Cas Lester
İç Tasarım:Nur Kayalap
Dil: Çeviri- Dilara Baytekin
Sayfa Sayısı: 240
Yayınevi: Genç Timaş Yayınları
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder